23 Aralık 2015 Çarşamba

Şifacı || Antti Tuomainen

2011 En İyi Fin Polisiye Roman Ödülü

"Yılın en iyi on polisiye romanından biri" Crime Fiction Lover

26 ülkede yayınlandı

Ülkenin en ünlü ve en zengin ailelerinin nasıl birden ortadan kaybolduğuyla ilgili bir haber üzerinde çalışan gazeteci Johanna, kimsenin aklına bile gelmeyecek bir planı devreye sokmak üzere olan bir adamın, ya da herkesin bildiği ismiyle Şifacı'nın kara listesinde artık ilk sıradadır.

Johanna kaybolalı 24 saat olmuştur. Kocası Tapani'ye bıraktığı son şey ise yanlışlıkla kaydettiği bir telefon görüşmesidir. Dünyanın unuttuğu bir şair olan Tapani, Noel'den iki gün önce hayatın cehenneme döndüğü, metro tünellerinin sele kapıldığı, terk edilmiş araçların sokaklarda alevler içinde kaldığı Helsinki'de hem hayatta kalmaya çalışan çok az insandan biri olacak, hem de umutsuzca kaybettiği karısının izlerini kendisine bırakılan ipuçlarıyla arayacaktı.

"Sade bir dille yazılmış, bir o kadar şaşırtmacalı ve beklenmedik bir anda yumruk kadar sert. Daha önce okuduklarınıza hiç benzemiyor."
-The Sunday Telegraph, (İngiltere)-

"Tuomainen'in konuyla bütünleşmiş eşsiz üslubu önemli bir soruyla zihninizi kurcalıyor: Kanun ve düzen yerle bir olduğunda umut ışığını nerede arardınız?"
-Financial Times, (İngiltere)-

"Her sayfada kan kokusu almanıza neden olacak nefes kesici bir gerilim. Son sayfaya gelmeden gözlerinize uyku girmeyecek."
-Turun Sanomat, (Finlandiya)-

"Kıyameti andıran bir zaman diliminde derine gömülü sırların birer birer ortaya çıktığı bu kitap, size her anını ürpertiyle hatırlayacağınız bir okuma deneyimi sunuyor. 2011 yılının en iyi cinayet romanı seçilse de şiirsel-politik bir kisveye bürünmüş bir psikolojik gerilim romanı."
-Berlingske, (Danimarka)-

"Karanlık bir atmosfer ve hiç bitmeyen bir yağmurun hakim olduğu mükemmel bir gerilim romanı."
-Le Courier de l'ouest, (Fransa)-

"İskandinav gerilim romanı okurlarına güzel haber! Toumainen En İyi Fin Polisiye Roman Ödülü aldı ve 26 ülkede yayınlandı. İyi bir romandan da bu beklenir."
-Library Journal, (Amerika)-

"Diyaloglar, karakterler ve olay örgüsü öyle iyi işlenmiş ki bir kez okumaya başladınız mı soluğu son sayfada alacaksınız."
-Neoluxor, (Czech Republic)-

"Antti Tuomainen cesaret isteyen bir konuyu zarif ve kusursuz bir üslupla işlemiş."
-Kurier, (Avusturya)-

"Antti Toumainen büyüleyici ve dehşet dolu bir gerilimi dedektif hikayesi ile bütünleştirerek ortaya başarılı bir iş çıkarıyor."
-Westdeutscher Zeitung, (Almanya)-
Sayfa Sayısı: 288 
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
========================================================================


Şifacı, 2011'de en iyi fin polisiye roman ödülü almış bir kitap.
Kaybolan gazeteci karısını arayan şair bir kocanın kendi başına bulma çabalarını anlatıyor.
 Kaybolan aileler hakkında araştırma yapan Johanna'dan 24 saattir haber alamayan Tapani karısının kaçırıldığını düşünmektetir.
Helsinki'de neredeyse hayat durmuş durumda, binalar yıkık, metro sular altında, sokakta ki arabalar yanıyor, herkes şehri terk ediyor. Tapani ise Şifacı adında psikopatın karısını kaçırdığını düşünüyor.
 Ve bu adamın bir şekilde etrafta tanıdığı insanlarla geçmişi olduğunu öğreniyor. Tapani'ye karısını bulmasında en çok yardım eden ise yeni tanıştığı taksici Hamid.
Kitap sizi sıkmadan fazla kafanızı yormadan devam ediyor, bol bol kahve içen şair bir adam da gizemleri çözebilirmiş


15 Aralık 2015 Salı

Konuş Benimle || Laurie Halze Anderson

 
Partide polisleri arayıp çağırdığı için bütün arkadaşları tarafından dışlanan, liseye yeni başlamış bir kız... Kimseyle konuşmuyor, sorulduğunda sadece adını söylemek için ağzını açıyor: Melinda Sordino... Melinda'ya kimse neden böyle birşey yaptığını sormuyor, eve gelince annesini ve babasını bulamamıyor. Odasına kapanıyor.

Melindanın bir sırrı var, ama anlatamıyor, içine kapanıyor, yalnızlığı seçiyor, konuşmak istese bile konuşamıyor. Birşey söylemek isteyip söyleyemediği zaman dudaklarını ısırıp kanatıyor. Bu yüzden dudakları sürekli yara içinde, insanlar görüyor ama hasta olduğunu düşünüyor, kimse birşey sormuyor.

İlgisiz anne baba, Melinda'ya sırt çevirmiş arkadaşlar, O ŞEY'in geçmişte en iyi arkadaşı olan Rachel'la olması, ne istediği bilmeyen yeni arkadaşı Heather, ilgili bir sanat öğretmeni ve okuldaki bir dönemin sona ermesi... Güzel bir kitaptı, kadın olarak beni daha fazla etkiledi tabi. Kitabın başında yazara gelen mektuplardan alıntılar var, insan üzülüyor. Sonunda ise yazarın kitap hakkındaki röportajını ve cinsel saldırıya uğrayan birine yardım hakkında ip uçları var.

Kitabı okuyun, filminide izleyin. Hayatın içinden gerçeklere değinin...

13 Aralık 2015 Pazar

Osho || Kendinle Başla-Ben Kapıyım

Ezop bir masalında, nehir kenarında ki bir akrebin bir kaplumbağaya, “Lütfen beni nehrin diğer tarafına sırtında götür,” dediğini anlatır. Kaplumbağa, “saçmalama! Benim aptal olduğumu
mu sanıyorsun? Beni nehrin ortasında sokabilirsin ve bende boğulur ölürüm .” der. Akrep, ben aptal değilim ama sen öylesin çünkü en basit mantıktan bile anlamıyorsun. Ben Aristo’nun okulundanım, ben mantıkçıyım! Bu yüzden sana mantıktan küçük bir ders öğreteceğim. Eğer seni sokarsam ve sen boğulup ölürsen bende seninle birlikte ölürüm. Bu yüzden makul ol, mantıklı ol. Seni sokmayacağım –seni sokamam,” der.

Kaplumbağa biraz düşünür ve “Tamam! Makul görünüyor. Atla üstüme, gidelim. “ der. Ve tam nehrin ortasında akrep kaplumbağayı sokar. İkisi de batmaya başlarlar. Kaplumbağa ölmeden önce sorar, “Mantığına ne oldu? Çok mantıksız bir şey yaptın ve kendin bunun çok basit mantık olduğunu, bunu asla yapmayacağını söylemiştin. Ama yaptın! Ölmeden önce söyle. Ölmeden önce bir mantık sersi daha alayım.” Akrep, “Bunun mantıkla hiç alakası yok, bu sadece benim doğam. Onsuz olamam. Onun hakkında konuşabilirim ama onsuz olamam. Bunu gerçekten yapamam.” der.
Hem yapmaya hem de yapmamaya elverişli olmadığın şey senin doğanı gösterir.
<-Osho || Kendinle Başla-Ben Kapıyım || Sayfa:93-94->

12 Aralık 2015 Cumartesi

Kağıttan Kalpler || Courtney Walsh

“Tanrım, biraz yavaş ol,” dedi Sharon Harmon, nefes nefese kalarak.
“Çok özür dilerim. Hemen dışarı çıkmam gerekiyordu.”
Aynı zamanda yolda yürüyen birkaç kişiyi düşürmesi de gerekiyordu anlaşılan.
Sharon gözlüğünün üzerinden Abigail’a baktı. “Felaket yakışıklı. Tıpkı televizyon yıldızları gibi. Başkası kapmadan harekete geçsen iyi olur.”
Abigail kaşlarını çattı. ”Kim?”
“Senin binanı satın alan adam.” Sharon, hafifçe Abigail’ın omzuna vurdu. “Senin yaşındaki kızlar çok seçici olmamalı, biliyorsun.”
Abigail yüksek sesle homurdanarak kapıyı ittirdi ve kendini Wyatt ve –ne yazık ki- “felaket yakışıklı” diğer adamın tam karşısında buldu.
_______________________________________________________________________

Kitabın içi de dışı da bir harika, bayıldım. Teşekkürler Arkadya Kitap
_______________________________________________________________________

8 Aralık 2015 Salı

Kendinle Başla - Ben Kapıyım || Osho

Kendini düşümemek yoldur.
Kendini düşümemek gerçek ibadettir.
Kendini düşünmemek asıl teslimiyettir.
Bu yüzden sorun hep kendindedir.

<--Osho || Kendinle Başla-Ben Kapıyım || Sayfa:32-->

7 Aralık 2015 Pazartesi

Konuş Benimle || LAURIE HALSE ANDERSON


2 sene önce filmini seyretmiştim, başrolde Kristen Stewart oynuyor, gayette güzel oynamıştı, duruşundan bakışından etkilenmiştim, konunun bir bayan olarak beni ilgilendirmesi de ayrıca etkilemişti, tabi o zaman kitaptan uyarlandığını bilmiyordum.

Mailime gelen tanıtım bültenini okuyunca ilk önce tanıdık geldi sonra hatırladım.
Ben her zaman kitaptan okumanın daha güzel olduğuna inananlardanım, filmde kısa kesilen ve atlanılan bölümler ve düşüncelerin hep eksikliği olur ama kitapta bu hissi yaşamazsınız, duyguları sonuna kadar hissedersiniz. Şimdi bu kitap seyrettiğim eksik kalan bütün bölümleri tamamlayacak.

Kitabın kapak tasarımına bayıldım, sayfaları koruyan bir bölüm eklenerek mıknatıs ile desteklenmesi ise süper olmuş. Ayrıca içinde boş sayfaları olan, not defteri olarakta kullanabileceğim yayın kataloğunu da çok sevdim. Teşekkürler Go Kitap!

Sessiz Oda || Lori Schiller

"Burası tam olarak yeterli değil. Koltuktan uçamadım," dedi. Etrafına bakındı. " Eğer beni pencereye götürebilirsen sana uçabildiğimi gösterebilirim."
Buna inanıyordu. Bu konuda hiç bir şüphe yoktu, bunu gerçekten yapabildiğini sanıyordu. Eğer onu pencereye götürürsek elleri havada iki tarafına açılmış olarak yere çakılacaktı.
Ne diyeceğimizi bilemiyorduk, biz de konuyu değiştirdik ve sonra hastaneden ayrıldık. Ayrılırken sesi kulaklarımda çınlıyordu: "Uçabiliyorum baba, uçabiliyorum."

***
On yedi yaşındaki Lori Schiller birbirine bağlı zengin bir ailenin tek kızıydı. Altı yıl sonra ilk intihar girişiminde bulundu ve New York şehrinde kafasında ona eziyet eden sesler ve üzerinde yırtık pırtık kıyafetleriyle sokaklarda dolaştı. Lori Schiller artık bütünüyle olgunluğa ulaşmış bir şizofreni hastalığının tam ortasındaydı. Defalarca hastaneye yattı, rehabilitasyon merkezlerine sığındı, durumu kötüleşti, daha fazla intihar teşebbüsünde bulundu ve yorucu olan mutlak bir çaresizliğin içinde yaşadı. Ama kurtuldu.
Şimdi bu kişisel yaşam öyküsünde Lori bizi, kendine ait saklı dünyasından içeri alıyor, onu iyileştiren doktorları ve hastalığı süresince acı çeken ailesini de yanına alarak bu hastalıktan nasıl kurtulduğunu anlatıyor. Sürükleyici, yürek parçalayıcı ama kesinlikle yüceltici bir hikâye…
SESSİZ ODA akıl hastalığının yarattığı yıkıcı etkilere, sabrın ve cesaretin gücüne şahitlik eden mükemmel bir klasik.

***
"Lori ile şizofreninin derinliklerine yolculuk ettikten sonra, asla eskisi gibi olamayacaksınız."
Diane Sawyer

"İlk sayfasından itibaren Lori'nin hikâyesi sizi etkisi altına alacak ve üzecek…
Şizofreni hakkında okunulabilecek en iyi kitap."
Oakland Press

Lori Schiller bu kitabı yazarken tamamen kendi yaşadıkları olayları hatırladığı kadarı ile bibebir yazarak aktarmış.  Lori şizofreni başlangıcını, kabullenmeyişini, tedavilerini, arkadaşlarının, ailesinin, doktorlarının, onun hakkında ne düşündüklerini ve hastalığın sonuçlarını sırası ile ele alarak anlatmış.

Lori hastalığını kabul edene kadar birçok tedavi yöntemi deneyip birçok farklı ilaç kullanıyor. Bu süreç içinde Lorinin duygu ve düşüncelerini okuyorsunuz. Sadece Lori de değil annesi babası ve iki erkek kardeşinin onu nasıl gördüğü ve bu hastalık karşısında hangi duyguları hissettiklerini de öğrenmiş oluyorsunuz. Kitap daha çok günlük duyguları anlatıyor herhangi bir kurguya bağlı ilerlemiyor ama bir şizofreni hastasının nasıl yaşayıp neler hissettiğini merak ediyorsanız, okuyabilirsiniz. 

4 Aralık 2015 Cuma

Osho Kitapları || Hiç & Kendile Başla

 
 
Osho'yu tanıyan varmı? Hani şu meşhur sözlerini paylaşıpta altına "Osho" yazdığımız meşhur adam...
Diğer adı "Asi Ruh" 1931 de Hindistan'ın küçük bir eyaletinde doğmuş, okula gitmeyi hep reddetmiş. Kendisine dayatılanları değilde yaşayarak öğrendiklerini benimsemiş. Osho, din, felsefe, psikoloji, politika ve insanı ilgilendiren birçok alanda her türlü geleneği temelden sarsan yorumları ile tanınmaktadır.
İnsanın çok derin bir ruhsal temizlenme sürecinden geçmesi gerektiğini ileri sürerek dinamik meditasonu geliştirmiştir ve 1971 yılında ilk terapi grubunu kurmuştur.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar, hesabı ile dolaştığı hiçbir ülke Osho'yu kabul etmemiştir ve 1990 yılında zehirlenerek öldüğü bilinmektedir.
Osho 'nun hiçbir kitabı kendi elinden çıkmamıştır, dinleyicilerinin anlattıkları ve ses kayıtları kullanılarak kitap haline getirilmiştir ve 30 'dan fazla dile çevrilmiştir. Bu güzel kitaplar için Ganj Yayıncılık 'a  çok teşekkür ederim.

1 Aralık 2015 Salı

Yeni Kitap || Tanıtım --> Kâğıttan Kalpler || Courtney Walsh

Eser Adı       : Kâğıttan Kalpler
Yazar            : Courtney Walsh
Özgün Adı   : Paper Hearts
Yayınevi       : Arkadya Yayınları
Barkod         : 9-789759998370
Etiket Fiyatı : 20.00 TL
Türü             : Roman
Çeviren        : Buse Barış
Editör           : Yasemin Büte
Baskı            : 1. Baskı
Kâğıt Bilgisi : Kitap Kâğıdı
Cilt               : Karton Kapak
Ebat              : 13,5 cm x 21 cm x 2,8cm
Ağırlık          : 400gr
Sayfa Sayısı   : 456
Baskı Tarihi   : Aralık 2015
Çıkış Tarihi   : 1 Aralık  

Belki de yok olan hayaliniz sizi mutluluğa götürecektir…

Otuz yaşına girmek üzereyseniz, tek dünyanız küçük bir kitabeviyse ve aşk denen o üç harfli sözcük sizde sadece acı bir tat bırakıyorsa, hazırlıklı olun, çünkü dünyanız daha da altüst olmak üzere…

Tıpkı Âşıklar Parkı kasabasının daimi bekârı Abigail Pressman’ın olduğu gibi. Hiç ummadığı bir şekilde eline geçen bir mektup zarfının içinden çıkanlar onu bir peri masalına sürükleyecektir. Bunlar gizemli bir çifte ait olan, üzerlerinde aşk sözcükleri yazan kâğıttan kalplerdir. Abigail, gerçekten hiçbir çıkar gözetmeksizin birbirlerini seven bu çiftin kim olduğunu öğrenmeye karar verir.

Ancak yeni dükkân sahibinin gelmesiyle birlikte kitabevinin kapatılması gerçeğiyle karşı karşıya kalınca tamamen hayal kırıklığına uğrar. Bir yandan notları yazan çifti bulmaya çalışan Abigail, aşka karşı duruşunu değiştirip hayallerine ve kalbine sahip çıkabilecek midir?

30 Kasım 2015 Pazartesi

Kimi Güzelliklere Doğar || Nadine Gordimer

"Kimi güzelliklere doğar, kimi sonsuz geceye" 
W. Blake
 
15 yıl önce alıp okumuştum bu kitabı, geçen hafta kitaplığı temizlerken elime geçti. Yazarı Nobel Edebiyat ödülü almış, geçen sene vefat etti diye hatırlıyorum. Kitapta 16 öykü bulunmakta. Öykülerinde siyah ve beyazlar arasında ki problemleri ve ırk ayrımcılığını işlemiş.

En çok kitapla aynı adı taşıyan hikayesi etkilemişti beni. Beyaz aile Rad adında zenci bir çocuğu kiracı olarak evlerine alıyor. Ama ailenin 17 yaşındaki kızı Vera ile arkadaşlık kurup hamile kalınca evlenmeye karar veriyorlar. Rad, Vera'yı ailesi ile tanışması için uçağa bindirirken son anda çantasına plastik bir oyuncak daha koyuyor ve uçak havalanınca patlıyor. Oyuncağın bomba olduğu ortaya çıkıyor. Vera, bebeği ve uçakta ki hiçbir insan sağ kurtulamıyor. Tekrar aynı olay yaşanıp Rad yakalanınca bunu beyazların zencilere çektirdiği acıların intikamını almak için olduğunu açıklıyor.
 
Ne kadar acı...

26 Kasım 2015 Perşembe

Eşekarısı Fabrikası || Iain Banks

“Yüzyılın en iyi 100 romanından biri.”
-The Independent-


“Blyth’ı öldürdükten iki yıl sonra küçük kardeşim Paul’ü öldürdüm, ama Blyth’ın ölümü ile karşılaştırınca daha mühim, daha farklı sebeplerim vardı. Bir yıl sonra da birdenbire gelen bir istekle aynı şeyi Esmerelda için yaptım.
Şu ana kadarki skorum, üç. Yıllardır kimseyi öldürmedim, böyle bir niyetim de yok.
Öyle bir dönem geldi ve geçti.”


Sadece 16 yaşında olan Frank’in olağanüstü özel, aykırı dünyasına – kaldırabilecekseniz eğer – adım atın.


“Bu kitabı okumak cesaret ister.”
-Daily Express-

“Dahice... Dayanılmaz... Muhakkak okunmalı.”
-New York Times-

“Karşınızda yeri göğü yıkabilecek bir hayal gücü.”
-Mail on Sunday-

“Tuhaf, korkunç, elinizden bırakamayacağınız türden.”
-Financial Times-


Tanıtımını okuduğum zaman acaba bu ölümleri okuyabilecek miyim diye düşündüm. Kitabı okumaya başladığım zaman cinayetleri  kafasına koyup, kurgulayıp vakit geçirmeden de gerçekleştiren bir çocuk! Çocuk diyorum size... İlk cinayetini 6 yaşında, ikincisini 8, üçüncüsünü 9 yaşında işlemiş bir çocuktan bahsediyorum. İçinden öldürme isteği geliyor, planını yapıyor ve ölürken izliyor, ne kadar dehşet verici...

Spoiler İçerir
Kitabın ana karakteri Frank. Frank aslında yalnız bir çocuk. Annesi doğar doğmaz terk etmiş, bir kimlik kartı bile yok, babası okula göndermemiş eğitimini evde kendisi vermiş. Çocukken başından talihsiz bir olay geçmiş. Hayvanları yakalayıp, öldürüp başlarını kazıklara çakıyor ve kendi bölgesini ilan ediyor. Tavan arasında bir odası var burada kendisine adına "eşekarısı fabrikası" dediği bir düzeneği var. Labirent gibi odaları var labirentlerin sonunda ise içine saldığı arının kaçışının olmadığı sonunun ölüm olduğu tuzakları var.

Şöyle bir okuyunca ailede ki akrabaları hepsi bir şekilde kafayı yemiş ve ölmüşler. En çok değer verdiği insan abisi Eric ama o da yaşadığı bir olay sonucu doktor olacakken kafayı yemiş ve köpekleri canlı canlı ateşe vermeye başladığı için hasteneye kapatılsa da kaçmayı başarmış.
Babası dersen tuhaf bir insan çalışma odası süreklik kilitli Frank 17 yaşına gelmiş ama içerini daha önce hiç görmemiş. Ve kitabın sonuna doğru Frank'ın içeri girmesi ve başından geçen talihsiz olayı tekrar anlatmasını istemesiyle aslında Frank'ın neden bu kadar vahşileştiğini de öğrenmiş oluyoruz.

Kitap aile, çocuk ve şiddet içerikli olarak yazılmış. Yukarıda yazdıklarım sizi korkutmasın çok fazla gerilimli bir kitap değil. Kitapta çok fazla karekter de yok zaten sürekli Frank'ın anlattıklarını okuyorsunuz. Kitabı okuyup bittikten sonra "ay ne kadar masum" dediğimiz çocukların o kadar da masum olmadığını anlayacaksınız.

21 Kasım 2015 Cumartesi

Yeni Kitap || Tanıtım --> Go! Kitaptan "Konuş Benimle"



Yazar : LAURIE HALSE ANDERSON
Yayınevi : GO!
Etiket Fiyatı : 19.00 TL
Türü : Roman
Çeviren : Duygu Yücel
Editör : Nurten Hatırnaz
Sayfa Sayısı : 304
Baskı Tarihi : Kasım 2015


 Konuşmak gittikçe zorlaşıyordu. Boğazım sürekli acıyor, dudaklarım kuruyordu. Geceleri uyurken çenemi o kadar sıkıyordum ki sabahları başım ağrıyordu… Ne zaman annemle, babamla ya da öğretmenlerden biriyle konuşmaya çalışsam ya kekeliyor ya da donup kalıyordum. Sorunum neydi benim? Melinda Sordino’nun bir sırrı var. Ama sırrını paylaşabileceği kimsesi yok. Bütün arkadaşları, hatta tanımadığı insanlar bile ondan nefret ediyor. Ve günden güne içine kapanan Melinda, çareyi susmakta buluyor. Yalnızlaştıkça susuyor, sustukça yalnızlaşıyor. Ta ki O ŞEY’den kaçıp saklanamayacağını, O GECE’yi unutamayacağını anlayana dek…
Merak edenlere ön okuma:

13 Kasım 2015 Cuma

Satılık || İlknur Birdal


Her aşk kendi sınavıyla cebelleşir.
Devran ve Hüzün...

Onların yolu bir bar kapısında kesişti. Kader hiç ummadıkları anda, hiç ummadıkları bir yerde onları bir araya getirdi. Hayatın karşısında yeteri kadar kırılan kalpleri yeni bir serzenişi daha kaldırabilecek miydi?

Hüzün'ün korumak istediği kalbi, Devran'ın hayatını karmaşalar içine sürükleyen sırları vardı. Pis bir barın üst katında sahip olduğu kızın hayatının bilmecesi olacağını hiç hesaplamamıştı.

Sırlar ortaya çıktıkça değişen hayatlara, her aşkın kendi içinde verdiği savaşlara şahit olacaksınız.

"Sana sahip olmak hayatımda yaptığım tek doğruydu. Söylemesi biraz tuhaf olsa da, hayatım boyunca satın aldığım en güzel hediyesin."

"Sen benim başıma gelen en güzel yanlıştın. Seni Seviyorum Devran... Mutluluk benim için senin dudaklarının arasında ve sen bu gece sadece beni sevdiğini fısılda..."
(Tanıtım Bülteninden) 



Yeni yeni kitap çıkaran Türk yazarlarımızla tanışıyorum. Onlardan birisi de İlknur Birdal. Kitabını tamamen ismine bakarak aldım. Kalemi gayet güzel, akıcı ve anlaşılır bir tarzda. Kitap aşk ve dram kategorisinde sanırım. Değilse bile benim için öyle oldu.

Kitapta üvey babası tarafından bara satılan 17 yaşında ki Hüzün'ü ve ona sahip olduktan sonra onu buradan kurtarmaya çalışan Devran ile arasıda gelişen olayları anlatıyor... Hüzün'ün geçmişini merak eden Devran sayesinde ortaya çıkan bir sırrı ve daha birçok sırrı bu kitapta bir solukta okuyabilirsiniz. Kısacası Türk sineması tadında bir eser...

Kitapta bir şekilde herkes birbiri ile bağlantılı, aa bu da nereden çıktı diye şaşıracağınız bölümleri çok fazla.
Devran ile Hüzün'ün aşkı
Emir ile Asi'nin aşkı
Umut ile Aysel'in aşkı
Hepsi kendi içinde bir başka güzel.
Dedim ya tam Türk filmi tadında bol bol drama ve aşk.

 

7 Kasım 2015 Cumartesi

Mim: Güne Nasıl Başlıyorum



Görsel Alıntıdır
Beni  "Güne Nasıl Başlıyorum" mimine davet eden Minerva'dan Notlar'a çok teşekkür ediyorum.

Sanırım herkesin sabah rutini birbirine benzerdir.

Sabah yataktan kalkar kalkmaz ilk önce pencereyi açıp havaya bakarım, taze havanın yüzeme vuran temiz ferahlığını her zaman sevmişimdir. Daha sonra doğru banyoya elimi yüzümü yıkayıp kendimi biraz daha açtıktan sonra yatağımı toplayıp bu sefer rotayı mutfağa çeviriyorum.

Görsel Alıntıdır






 Ben sabahları uyanmanın üzerinden bir saat geçmeden kahvaltı edemeyenlerden olduğum için kendime sade ve şekersiz bir kahve hazırlayıp whatsapptaki grubumuzun günaydın ve dünün ve bugünün gelişmelerinin konuşulduğu sohbette buluyorum kendimi. Daha sonra instagram da takip ettiğim sayfalara da göz gezdirdikten sonra rutinim bitmiş oluyor.

İşte bende sabahları böyle bir hal içindeyim sonra günün koşuşturması başlıyor.

4 Kasım 2015 Çarşamba

Yeni Kitap-Tanıtım -->Koridor Yayıncılıktan "Eşekarısı Fabrikası"



ESER ADI: EŞEKARISI FABRİKASI
YAZAR: Iain Banks
ÇEVİREN: Zübeyde Abat
KİTABIN TÜRÜ: Roman
CİLT BİLGİSİ: Kuşe
KAĞIT BİLGİSİ: 3. hamur (70 gr)
SAYFA SAYISI: 256
KİTAP BOYUTLARI: 13,5-21 cm
BARKOD: 978-605-4629-99-2
ETİKET FİYATI: 20 TL
ÇIKIŞ TARİHİ: 06.11.2015


Yüzyılın en iyi 100 romanından biri.”
The Independent

“Blyth’ı öldürdükten iki yıl sonra küçük kardeşim Paul’ü öldürdüm, ama Blyth’ın ölümü ile karşılaştırınca daha mühim, daha farklı sebeplerim vardı. Bir yıl sonra da birdenbire gelen bir istekle aynı şeyi Esmerelda için yaptım.
Şu ana kadarki skorum, üç. Yıllardır kimseyi öldürmedim, böyle bir niyetim de yok.
Öyle bir dönem geldi ve geçti.”

Sadece 16 yaşında olan Frank’in olağanüstü özel, aykırı dünyasına – kaldırabilecekseniz eğer – adım atın.

“Bu kitabı okumak cesaret ister.” Daily Express
“Dahice... Dayanılmaz... Muhakkak okunmalı.” New York Times
 “Karşınızda yeri göğü yıkabilecek bir hayal gücü.” Mail on Sunday
 “Tuhaf, korkunç, elinizden bırakamayacağınız türden.” Financial Times 
 

2 Kasım 2015 Pazartesi

Kurucunun Kızı || Amy Engel

Dehşet verici bir nükleer savaş sonrası Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde yok edilmiş, sadece küçük bir grup hayatta kalmıştı. Geriye kalanları kimin yöneteceği konusunda Lattimer’lar ve Westfall’lar arasında çıkan savaşı Westfall ailesi kaybetmişti. Ve beş yıl sonra barış ve kontrol, her yıl yapılan bir törenle, kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkeklerinin evlendirilmesiyle sağlanmaktaydı.
Bu yıl benim sıram gelmişti.
Benim adım Ivy Westfall ve görevim basitti: Başkan’ın oğlunu, müstakbel kocamı öldürmek ve Westfall ailesinin gücünü geri kazanmasını sağlamak.
Ama görünen o ki, Bishop Lattimer ya çok yetenekli bir oyuncu ya da ailemin iddia ettiği gibi kalpsiz, zalim bir çocuk değil. Hatta beni bu dünyada gerçekten anlayan tek kişi bile olabilir. Ama kaderimden kaçmama imkân yok. Ben Westfall mirasını geri alacak kişiyim.
Bishop ölmeli. Ve onu öldüren ben olmalıyım…

Zaten tanıtımında Ivy'nın Bishop ile evlendiğini okuyoruz. Evleniyorlar ve ayrı bir eve çıkıyorlar. Bishop Ivy'nın düşündüğü gibi biri çıkmıyor gayet nazik, aklı başında ve mantıklı biri olması Ivy'i şaşırttıyor. Asla Ivy'nin istemediği birşey yapmadığı gibi düşünceleri de değer veriyor ve değiştirmeye çalışmıyor.

Yaşadıkları şehir yüksek ve geçilemez çitlerle çevrilmiş. Yiyecek, giyecek, su ve elektriği dikkatli kullanmak zorundalar. Ve ceza olarakta çitin diğer tarafına atılıp ölüme gönderiliyorsun. Ama Ivy'nın babası bunlara bir son vermek istemekte ve yönetimi ele geçirmesi gerekmektedir bunun için babası Ivy'i görevlendirmiştir.

Ivy yapması gereken görevler. Kocanın güvenini kazan, adliyede işi gir, silahların yerini ve kodunu öğren ve kocanı öldür. Gerisini babası ve onun arkasında duranlar tamamlayacak.
Ama bir sorun vardır kocası ve onun babası kendi babasının anlattığı gibi biri değildir. Özellikle Bishop'u tanıdıkça onu öldürmek istemediği ve yavaş yavaş ona bağlanmaya başladığı fark eder. Yinde de bütün görevlerini yerine getirir sadece son görevini tamamlayamayacağını anlayarak adliyeye bir not bırakır ve gizliden kendini ihbar ederek hapse girer. Hapiste sadece iş arkadaşı yardım eder ailesi onu bir çırpıda silerek dengesiz olduğunu söyleyerek görüşmek bile istemezler. Ve beklenen son; Ivy çitin diğer tarafına atılır.

>>>>
Yorumlara bakarak aldım bu kitabı. Konusu gerçekten çok güzel ama ben daha fazla hareket bekliyordum ne bileyim Ivy bir iki ters takla atıp bir iki oğlanı dövse fena olmazdı hani =)) Yine Ivy'nin düşüncelerini daha fazla bilmek ve öfkesine daha fazla ortak olmak isterdim.Bundan sonra ki adımı ne olacak diye daha fazla heyecanla sayfaları çevirmek isterdim.

Yazar sonunu yine de merak etmemi sağlayacak bir sonla bitirmiş, sanırım ikinci kitabı almamı sağlayan bu sondaki meraklı bitiriş olacak.

28 Ekim 2015 Çarşamba

Kor Adası || Kimberley Freeman

Göz ardı ettiğiniz gerçekler er ya da geç çıkar karşınıza tamamlanmak için. Yüzleşin ki ruhunuz arınsın.

1891 yılının İngiltere'sinde Tilly Kirkland, rüya gibi bir evlilik yaptığını düşünürken kendini bir kâbusun tam ortasında bulur. Yaşadığı talihsizlikler onu Avustralya'ya, Kor Adası'nda bir malikâneye getirir. Burada bir yerel cezaevi müdürünün kızına mürebbiyelik yapacaktır. Aslında her günbatımında adeta bir kora dönüşen bu adaya hayatının cezasını çekmek için geldiğini anlayacaktır…

2012 yılında ünlü yazar Nina Jones, kafasını toparlamak ve yazmakta sıkıntı çektiği yeni hikâyesine odaklanmak için Avustralya'ya büyük büyükannesinden kalma malikâneye gelir. Ancak Starwater Malikânesi'nin duvarları, onun yıllardır sakladığı büyük sırrının kanıtlarıyla doludur. Keşfettiği her kanıt ise Nina'nın büyük bir gizemi çözmesini sağlayacaktır.

Üçüncü kitabıyla hayranlarının kalbine bir kez daha kazınacak olan Kimberley Freeman'ın romanı Kor Adası, yarım kalan gerçeklerin sonsuza kadar saklı kalamayacağını ve ne olursa olsun kalbimizin sesine kulak vermemiz gerektiğini anlatıyor.


Yazarın daha önce ki kitapları olan Kır Çiçeği Tepesi ve Deniz Feneri Koyu adlı kitaplarını okuyup çok beğendiğim için hiç düşünmeden son kitabını da alıp bir çırpıda okudum. Tarzını zaten biliyorsunuzdur günümüzle geçmişi harmanlayarak iki farklı hikayeyi bir kitapta toplayıp sonunda da birbirine bağlamayı başarıyor.

1891-- Tilly tesadüfen tanıştığını düşündüğü Jasper ile altı hafta içinde evleniyor. Ama Jasper onun düşündüğü ve sevdiği gibi bir insan çıkmıyor. Tilly sadece parası için istiyor ve sevgilisi ile ondan kurtulmak içinplanlar yapıyorlar. Herşeyi öğrenen Tilly ise kaçmak için plan yaptığı gece yanlışlıkla gaz lambasına çarpıp evde yangın çıkmasına sebeb oluyor. Gözlerinin önünde ev yanarken içeriden kocası ve sevgilisinin çıkmadığı görünce öldüklerini anlayarak oradan kaçıyor. Son bir umut kocasının sevgilisi olan Chantelle Lajeune'nin kaldığı odaya bakıyor ama polislerin geldiği ve onun yerine kendisinin öldüğünü düşündüklerinden Chantelle'nin pasaportunu alıp kaçıyor. Avusturalya'ya gelen Tilly burada cezaevi müdürünün kızı Eleanor'a mürebbiyelik yapıyor...

2012-- Nina ünlü bir yazardır ve kafasını toplamak için büyük büyükannesi Eleanor'a ait olan Kor adasında ki eve dönüp hem tadilat işlerini bitirmek hemde yeni kitabını yazmak istemektedir. Burada Eleanor'a ait izler bulması onu geçmişi hakkında daha da meraklı hale getirmektedir...

Evet.. Yeteri kadar kitap hakkında yazdım buna pek spoiler denilemez dimi sonuçta hikayenin en merak edilen bölümlerini yazmıyorum =))


Yazar bu kitabında da kadınların çektiği acıları ve duygularını yine ön planda tutmuş. Karakterin yaşadığı kırgınlığı, yeni hayat mücadelesini, geçmişin vicdan azabını ince ince işleyerek okuyucunun yine yüreğine dokunmayı başarmış.

Tilly'in hikayesi çok güzeldi, Nina'nın hikayesi biraz pasif kalmış ama yine de okumaya değer.